Türkiye NAFTA'ya Üye Olabilir Miydi?


Erdoğan ve Bush, Nafta ve Türkiye görüşmeleri
Recep Tayyip Erdoğan ve George Bush görüşmeden önce basına poz veriyor.
Eski adı ile NAFTA, dünyanın en büyük ticaret blokunu temsil etmektedir. Bu derece büyük öneme sahip olan örgütün elbette Türkiye için de önemli bir yeri vardır. Türkiye, NAFTA ile ticaretinin ağırlıklı bölümü ABD ile yapmaktadır. ABD’nin ardından ise Kanada ve Meksika gelmektedir. GlobalEdge’in hazırladığı 2017 Dünya İthalat ve İhracat Raporu’na kısaca bir göz attığımızda 2017 yılının ilk 11 ayında ABD ile ticaret hacmimizin 17.5 milyar dolar, Kanada ile ticaret hacmimizin yaklaşık 2 milyar dolar ve Meksika ile ticaret hacmimizin 1.2 milyar dolar olduğunu görmekteyiz.

Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi ile Türkiye birbirine binlerce kilometre uzaklıkta. Birbirine oldukça uzak olan bu uluslararası örgüt ile Türkiye’nin yolunun ancak 21.yy’ın gelişmiş küresel ticaret ağlarıyla kesişebileceğini düşünebiliriz. Ancak bu düşünce 2002 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir söylemiyle başlayan tartışmalarla değişti. Peki, Türkiye’nin NAFTA’ya üye olabilmesi ne kadar gerçekçi bir durum?

Bilindiği üzere, Türkiye 50 yılı aşkın süredir AB’ye üyelik macerasında bir türlü olumlu sonuçlar alamaması üzerine zaman zaman alternatifler dile getiriyor. AB’ye tam üyelik sürecinin Türkiye açısından oldukça zorlu geçmesi ve zaman zaman da AB’nin doğrudan ülke bütünlüğü ve egemenlik anlayışı ile ilgili taleplerinin de etkisi ile bu tür seçenekleri dile getirenler AB’ye tam üyelik serüveninin Türkiye için bir zaman kaybı olduğu üzerinde durmakta ve özellikle yeni ittifak ve entegrasyon imkanlarına dikkat çekmektedirler.

Bu yeni öneriler arasında Avrasya grupları kadar popüler olmasa da AB’ye alternatif olarak değerlendirilen imkanlardan biri de NAFTA’dır. Ancak Avrasya seçenekleri gibi NAFTA da tek başına var olan değil, Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci bağlamında ileri sürülen ve AB’nin Türkiye’yi reddememesi için adeta bir siyasi kaldıraç olarak kullanılmaya çalışılan bir öneridir.

Türkiye’nin NAFTA’ya üyeliği yönündeki en önemli çıkış, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan gelmiştir. 13 Aralık 2002 yılında Erdoğan ve Georger W. Bush Washington’da bir araya gelmiş, ikili görüşmesinin ardından Erdoğan “Bugünkü görüşmede Başkan Bush’a bizi NAFTA’ya almalarını teklif ettim” sözleriyle Türkiye’nin NAFTA arzusunu dile getirmiştir. Aslında Başbakan Erdoğan Kopenhag Zirvesi öncesi Türkiye’nin alternatifsiz olmadığını göstermek istemişti. Ancak Wall Street Journal’a göre aslında AB’ye verilen bu mesaj, bu oldukça parlak bir fikirdi. Amerika’nın ünlü kanaat önderi ve gazetecisi Thomas Friedman da bu fikri beğenmiş ve Türkiye’nin NAFTA’ya alınması gerektiğini savunan yazılar yayınlamaya başlamıştı. Friedman’a göre şayet Batı, İslam dünyasında ılımlılığın kazanmasını istiyorsa model olarak Türkiye’ye destek olmalıydı. Bunun için AB’nin kapılarını Türkiye’ye açmasını öneren Friedman, eğer tüm reformlara rağmen Avrupa Türkiye’yi kabul etmezse bu İslam dünyasına olumsuz bir mesaj olacaktır. İşte tam bu noktada ABD devreye girmeli ve ABD Türkiye’ye NAFTA üyeliği teklif etmelidir.  Dikkat çeken nokta ise şudur; Friedman da Türkiye’nin önce AB için şansını denemesini istemesi ve çalışmasını istemiş, eğer bu olmazsa Türkiye’yi kaybetmemek için NAFTA’nın devreye girebileceğini belirtmiştir.

Nafta ve Türkiye
Türkiye'nin NAFTA gündemi

Türkiye’nin NAFTA’ya üyeliğinin siyasi açıdan ABD’nin çıkarlarına hizmet edeceğini vurgulayan Friedman buna göre Türkiye’yi NAFTA’ya almak, Amerikan politikalarının İslam karşıtı olduğunu düşünen çok sayıdaki Müslümana güçlü bir sinyal gönderecektir NAFTA’ya dahil olan bir Türkiye’deki 80 milyon Müslüman Amerikalılar, Meksikalılar ve Kanadalılar ile serbest ticaretin tadını çıkaracaktır. Hatta belki ileride İslam ülkeleri de bu serbest ticaret tecrübesini denemek isteyebilecektir. Bu da zamanla NAFTA’nın küresel bir örgüt olmaya başlaması anlamına gelecektir. 

Ayrıca Friedman, Türkiye’nin coğrafi olarak NAFTA’ya çok uzak olmasının üye olmasını imkansız hale getirdiği yönündeki eleştirilere Türkiye’nin üye olduğu NATO’nun da “Kuzey Atlantik” bir niteliği olduğu üzerinde durmaktadır.

Peki Türkiye için NAFTA, AB’nin yerini tutabilir mi? NAFTA siyasi boyutu son derece sınırlı ekonomik bir örgütlenmedir. NAFTA’nın gelecek planları Latin Amerika üzerine kurulu yatırımlar içermektedir ki Türkiye’nin söz konusu süreçlerle hiçbir bağı ve ilgisi olmayacaktır. AB ekonomik nitelikleri itibarı ile de NAFTA’nın oldukça ilerisindedir. NAFTA ortak bir gümrük tarifesi olmayan bir serbest ticaret alanı yaratmışsa da AB’nin aksine üye ülkeler arasında ortak bir Pazar kuramamıştır. Ayrıca NAFTA’nın çok az sayıda resmi kurumu bulunmaktadır. AB’nin her açıdan NAFTA’dan ileri bir düzeyde olduğu gerçektir. Kısaca NAFTA ne nitelik ne önem bakımından AB’nin alternatifi olma kapasitesinde değildir.

Friedman’ın heyecanlı yazıları, Wall Street Journal’ın destekleyici makaleleri, Türkiye’nin maceraperest düşünürleri, bu süreçte rasyonellikten uzak görüşlerini dile getirmiş, tamamen ekonomik bir örgüt olan NAFTA’ya siyasi bir işlev yüklemişlerdir. Ayrıca bir anda herkes NAFTA’yı ABD’den ibaret düşünmüş, Meksika ve Kanada’nın nasıl bir tutum sergileyeceğini düşünmemişti.

Toparlamak gerekirse, NAFTA, AB’nin alternatifi değildir. NAFTA, ekonomik boyutu ağır basan bir örgüttür ve gelecekte AB benzeri siyasi bir örgüte dönüşme ihtimali yoktur. Ayrıca Türkiye’nin NAFTA’ya üye olması için önünde hukuki, teknik ve pratik engeller vardır.  Bu açılardan, Türkiye’nin NAFTA’ya üyeliği söz konusu değildir.

Erdoğan’ın açıklamasıyla başlayan NAFTA ateşi; gazetelerin ve araştırmacıların destekleriyle kısa sürede her yeri sarsa da ne Türkiye ne de ABD Türkiye’nin NAFTA’ya üyeliği ile ilgili ciddi ve belirgin bir plan ne de düşünce üretmiş değildir. Erdoğan’ın söz konusu teklifini de AB’ye tam üyelik süreci bağlamında değerlendirmek mümkündür. Yani Erdoğan, bir seçeneği gündeme getirerek, seçeneksiz olmadığını ifade etmek istemiştir.

Türkiye’nin NAFTA üyeliği, teknik anlamda mümkün olsa da ve fikir olarak çekici gibi gözükse de, mümkün değildir.

Siz de sizi etkileyen bir olayın fotoğrafını, kısa bir içerikle bize gönderebilir ve Görsel Hafıza ailesine katılabilirsiniz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder