Musluman Kardeşler Orgutu’nun, etkili bir siyasal guce donuşmesi, 1936-39 tarihleri arasında, Araplarla Siyonistler arasında yaşanan catışmalar sonrasında hız kazanmıştır.
Müslüman Kardeşler Teşkilatının Arap dilindeki resmi adı “İhvanı Müslimin Topluluğu ’dur. Teşkilat, başlangıçta dini alanlarda yardımlaşmayı esas alan bir eğitim ve gençlik teşkilatıydı. Mısır’da ve Ortadoğu genelinde o dönemde güçlenen milliyetçi ve sosyalist hareketlere karşı, İslam dininin evrensel ilkelerini savunma ve bu çerçevede işbirliğine gitme, Teşkilatın temel amacıydı.
Müslüman Kardeşler teşkilatı, kuruluşunun ardından ilk dönemde
Süveyş Kanalı civarında faaliyet göstermiş, bölgedeki kent ve kasabalarda şube
açmıştır. Teşkilatın kitlesel destek kazanması ve genişlemesi ise, 1932 yılında
genel merkezin Kahire’ye taşınmasından sonra olmuştur. Öyle ki kuruluşundan 20
yıl sonra 1948 yılına gelindiğinde şube sayısı 2 bine çıkmıştır. 1930’lu
yılların ortalarından itibaren Müslüman Kardeşler hareketinin siyasal boyutu
belirgin hale gelmiştir. İlk 10 yılda daha çok tebliğ ve sosyal yardım kurumu
olarak faaliyet gösteren Teşkilat, sonraki yıllarda toplum katmanları
düzeyinde örgütlenmeye başlamış, doktor, eczacı, diş hekimi, tüccar ve öğretmen
gibi meslek grupları üzerinden toplumun geniş kesimlerine ulaşmıştır. Bu
yıllarda Teşkilat, daha çok okul, hastane, cami ve fabrika kurma gibi
faaliyetlerle ilgilenmiştir. 1933 yılında, sadece örgüt üyelerinin hisse
alabileceği bir hisse senedi piyasası oluşturulmuş, ilk kez ulusal ve
uluslararası düzeyde İslami bir bankacılık sistemi ve İslami bir ekonomi
kurmak için çalışmalar başlatılmıştır.
Müslüman Kardeşler Teşkilatı kuruluşundan kısa
bir süre sonra ülke dışında da örgütlenmeye başlamıştır. 1930’lu yıllarda
Suriye, Ürdün, Kuveyt, Yemen, Pakistan, Kuzey ve Orta Afrika’daki bazı
devletlerde ve Avrupa ülkelerinde Teşkilatın şubeleri açılmıştır.
Müslüman Kardeşler Hareketi, 1938’den itibaren
yoğun ve kesif bir biçimde siyasi faaliyet göstermeye başlamıştır. 1930’lu
yıllarda İngiliz karşıtı siyasal faaliyetlere katılan Müslüman Kardeşler
mensupları, 1940’lı yıllarda ise parlamentoya girmeye karar vermişlerdir.
Ancak rejim çeşitli yöntemler kullanarak Müslüman Kardeşler üyelerinin
seçimlerde aday olmasını engellemiştir.
Müslüman Kardeşlerin Mısır’da siyasal desteğini
arttıran önemli olaylardan birisi de, Filistin sorunudur. Müslüman Kardeşler,
Filistinlilere destek amacıyla 1948 yılında Nizamül Has adıyla silahlı
mücahit grup oluşturmuşlardır İsrail devletinin kurulmasının ardından başlayan
I. Arap-İsrail savaşına, Müslüman Kardeşler mensupları fiilen katılmıştır.
Teşkilat, bu dönemde aynı zamanda İsrail’e karşı cihat çağrısı yapmıştır. Bu
çağrı üzerine İngiltere, ABD ve Fransa gibi ülkeler bu durumu protesto ederek,
hükümetten Teşkilatı lağvetmesini istemişlerdir. Mısır hükümeti, baskılara
dayanamamış, “devlete karşı ayaklanma hazırlıkları içerisinde bulunduklarını”
öne sürerek Müslüman Kardeşler Teşkilatının tüm şubelerini kapatmış ve
mallarına el koymuştur.
Karardan bir ay sonra Başbakan Nukraşi Paşa,
Teşkilat mensubu bir genç tarafından öldürülmüştür. Bu olaya tepki olarak 12
Şubat 1949 tarihinde Müslüman Kardeşlerin kurucusu Hasan el Benna, hükümet
tarafından tertiplenen bir suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. Siyasi
gerilimin yüksek olduğu bu dönemde, Müslüman Kardeşlere karşı operasyon
yapılmış ve 4 bin üyesi tutuklanmıştır.
Müslüman Kardeşler, Hür Subaylar’ın Temmuz
1952’de darbe sonucu Kral Faruk yönetimini devirmesini desteklemiştir. Darbe
ile işbaşına gelen yönetim, diğer siyasal partileri kapattığı halde, siyasi bir
kuruluş olmadığını öne sürerek, Müslüman Kardeşler Teşkilatının faaliyetlerini
yasaklamamıştır. çok geçmeden Hür Subaylar ile görüş ayrılıkları ortaya
çıkmıştır. Müslüman Kardeşler, darbenin ardından bir İslam devletinin
kurulmasını ve Hükümetin izlediği politikaların İslam esaslarına uygun olması
gerektiği görüşünü savunuyordu. Nasır Yönetimi ise, Müslüman Kardeşlerin
müdahalelerinden rahatsızlık duyuyordu.Bir süre sonra Müslüman Kardeşler
Teşkilatı siyasi parti kabul edildi ve kapatıldı. Ayrıca
“İngilizlerle gizli görüşme yapma” suçlamasıyla Müslüman Kardeşlerin lideri ve
önde gelen mensupları tutuklanmıştır.
Hasan el Benna’nın ardından Müslüman Kardeşlerin
lideri olan Hasen el Hudeybi, 1971 yılında serbest bırakılmış ve kısa bir süre
sonra da vefat etmiştir. Yerine Ömer Tilmisani başkan seçilmiştir.Müslüman
Kardeşler bu dönemde dergiler çıkararak faaliyet gösteriyordu.
1980’lı yıllarda Müslüman Kardeşler, bir yandan
Arap-İsrail barış anlaşmasına karşı tutumunu korurken, öte yandan Parlamento’da
temsil edilmek için çaba göstermiştir. 1984 yılında Vefd Partisi ile işbirliği
sonucu Müslüman Kardeşlerin 6 üyesi parlamenter seçilmiştir
Teşkilat, 1995’de yeniden tutuklama operasyonları
ile karşı karşıya kalmıştır. Teşkilatın gücü 1990’lı yıllarda özellikle öğrenci
ve meslek gruplarında çok belirgin biçimde güçlenmiştir.
Musluman Kardeşler Orgutu’nun, 1996 yılında başına gecen Mustafa Maşhur olumune (2002) kadar gecen surede, orgutun butun yonetim kademelerinde bulunmuş ve orgutun siyasal donuşum politikasını oluşturmuştur. “Demir Şeyh” olarak da bilinen Maşhur’un olumu, Orgutu kısa süreli de olsa bir belirsizliğe itmiştir.
Siyasi
olarak yasaklanmış olmasına rağmen bağımsız adaylarla katıldığı 2005 parlamento
secimlerinde 88 sandalye kazanarak Mısır’daki en buyuk muhalefet grubu olmayı
başarmıştır.
2011’de Müslüman Kardeşler 25 Ocak Devriminden sonra ilk siyasi partisi olan, Hürriyet ve Adalet Partisi kurdu. 2012 seçimlerinde ise partinin adayı Mursi, Mısır’ın demokratik yollarla seçilen ilk Cumhurbaşkanı oldu. 2013’te Sisi tarafından Mısır’da devrim oldu ve Mursi indirildi.Bugün Mursi hala hapishanede mahkum olarak yaşamaktadır.
İDEOLOJİLERİ
Müslüman Kardeşler Teşkilatının ideolojisi, reformcu İslam anlayışına dayanmaktadır. Reformcu akımın fikir babaları Cemalettin Afgani (1838-1997) ve Muhammed Abduh’dur Reformcular, esas itibariyle “Müslümanlar nerede hata yaptı? Müslüman toplumlar neden geri kaldı?” sorularına cevap arayan entelektüellerdir. Bu çerçevede İslam ülkelerinin, bilimde, teknolojide, iktisadi ve sosyal hayatta evrensel düzeydeki gelişmeleri neden takip edemedikleri ve neden Batının doğrudan/dolaylı egemenliği altına girdikleri sorgulanmaktadır.
Muhammed Abduh, geleneksel anlayışta kadınların
geri planda kaldıklarını bu durumdan kurtulmak için kadınlara her alanda
erkeklerle eşit haklar verilmesi gerektiği görüşünü ileri sürmüş, Müslüman toplumların
ilerlemesi için Batının ilim ve teknolojisinin olduğu gibi alınmasını
önermiştir.
Müslüman Kardeşler Hareketinin kurucusu olan
Hasan El Benna, Müslümanların sosyal alanda etkilerini güçlendirmek amacıyla
toplumda örgütlenmeye ihtiyaç olduğunu öne sürmüştür. İslam dünyasındaki
yabancı hükümranlığına son vermenin tek yolu, İslamın kökenlerine dönmekten
geçmektedir. Müslüman toplumların ve tüm insanlığın kurtuluşu buna bağlıdır.
Önce fert inşa edilecek, ardından aile ve topyekûn toplum dinin öngördüğü
çerçevede değişim geçirecektir. İslamın topluma siyasal bir sistem olarak
gelmesi, bu bilince sahip kişilerin siyasal tercihleri sayesinde, yani seçim
yoluyla olacaktır. İslam ülkeleri yabancılardan ve onlarla işbirliği yapan
yerli işbirlikçilerden kurtulduktan sonra, kendi aralarında birlik kuracak ve
ortak hareket edeceklerdir.
Hasan el Benna’ya göre temel hedef, sömürgeciler
tarafından parça parça ayrılmış Müslüman toplulukları bir araya getirmektir.
Bunun yolu da, öncelikli olarak İslam topraklarının özgürleşmesinden geçmektedir.
İslam toplumlarında geri kalmanın iki sebebi vardır: Batılılaşmış Müslüman
aydınlar ve Avrupalı sömürgeciler. Benna’ya göre, Mısır’daki İngiliz işgali ve
İsrail devletinin kurulmasının sebebi, Müslüman aydınlardır. Onlar, görevlerini
yerine getirmemiş, toplumdaki bozulmayı önlemek için harekete geçmemişlerdir.
1980’li yılların ortalarından itibaren Müslüman
Kardeşler arasında giderek yaygınlaşan ve günümüzde de güçlü olan bir diğer
ideolojik duruş, “Vasatiyye (Orta Yol)” olarak isimlendirilmektedir. Vasatiyye,
şiddeti meşru kabul eden radikal İslami akımlarla laiklik arasında kalan
ılımlı çizgiyi ifade etmektedir. Yusuf el Kardavi, bu ekolun en çok tanınan
kuramcısıdır. Kardavi, İslam adına şiddet kullanmaya karşı çıkmakta, hoşgörüyü
ve modern dünya ile uyumlu dini anlayışı savunmaktadır.
Müslüman Kardeşlerin, günümüzde Batı karşıtı
olduğunu söylemek, abartılı bir yorumlama olacaktır. Müslüman Kardeşlere göre
bugün Batıya ait değerlerin önemli bir kısmı İslam ile çelişmemektedir. Keza,
Batıdaki bilimsel eğitimi de Müslüman Kardeşler teşkilatı faydalı bulmaktadır
Musluman Kardeşler Orgutu , Musluman toplumların geri kalmasının nedenini İslami hukumlerden uzaklaşılmasıyla bağdaştırır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder